Huzur/hüzün/neşe
Hüzün kadar kalbi incelten
kendine yaklaştıran bir duygu, nasıl huzur vermesin ki. Hiçbir duygu kalıcı
değil insan ruhunda, birinden diğerine geçer dururuz ki bir önceki mevsimi
anlayalım. Öylesine huzur duyduğum yerde kalırım hem, kalmaksa sıkıcıdır, nerede seyir keyfi, olduğu yerde
huzuru bulanın, hem de bile bile bunun da geçeceğini kalması düşünülebilir mi?
Çelişkilerin en büyüğünü yüklenmiş , öleceğini bilerek yaşayan tek varlık
insan, yeknesak olanı sevmediğinden bu over doz'lar, bangee jumpingler.
Hodbinleştiren, insana kendini unutturan tam zıttı neşe ise o anlar için
'huzur' görünse de, hemen asal ihtiyacı sormak-anlamak olan duyguya düşürür
insanı. Bir lanet öngörüsü gibi anlaşılan 'çok güldük çok ağlayacağız ' kadim
sözün asıl maksadı bu olsa gerek...
Anlamak değilse gaye, ki bu olmalı insanın
gerçeği, tabi elinin tersiyle iter her olumsuz eşlerini duyguların. Kahkahası
huzura erdirmediğinde -birşeyler ters gidiyor, neden gülmek anlamlandıramadı-
diyiverir farkında olmadan. Hem ne varsa yaratılmış, istisnasız insan için,
'bilmek' için, hüzünsüz ise 'bil'inmez. Hüzün aşığıyım ben, onda doyan, onda
bulan ve doğrusu sözün, gönül kimi severse en güzel Leyla'sı şehrin...
Seviyorsanız dua edin de biraz daha artsın hüznüm, çünkü Allah huzur versin
derken benim için, sebepler aleminde bunu diliyorsunuz. Ha, diyorsanız
'bil'memek Huzur, ona da bişey denmez !
Allah hepimize 'gerçek huzur' versin...
18-06-2011
Yakacık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder